YILDIRIM BAYEZID'lN ANADOLU SULTANI
ÜNVANINI ALMASI ve diger OLAYLAR
Abbasî Halifeligi döneminde Islâm dünyasinda ortaya çikan yeni devletler,
Memlûk hükümdarlarinin yaninda (Misir) bulunan ve fakat siyasî etkinligi
fazla olmayan Abbasî halifelerinin kendi hükümdarliklarini tasdik etme
arzusunu bir gelenek olarak devam ettiriyorlardi. Böylece devletlerinin
taninmasi, mesrulugu ve siyasî nüfuzlarinin artacagina inaniyorlardi.
Filhakika, daha Murad Hüdavendigâr zamaninda baslayan Osmanli-Memlûk
münasebetlerinin iyi bir sekilde devam ediyordu. Bu iyi münasebetler,
Yildirim zamaninda da devam eder. Bu sebeple 794 senesi Rebiülahir (Subat
1392) ayinda, Rum ülkesinde (Anadolu) sultan olmak için halifeden "tesrif"
isteyen Bâyezid'e, Karak Naibi Âmir Hüsameddin Hasan el-Kuckunî'yi birçok
hediye ile gönderen Sultan Berkuk'un bu vesile ile dostluk hislerini izhar
ettigi görülür.
Kendisine, halife tarafindan gönderilen tesrifi, Bursa'da giyen ve kiliç
kusanan Bâyezid, bundan sonra Rum ülkesinin sultani ünvanini almis olur.
Bu arada adi geçen elçinin ricasi üzerine Bâyezid, Karamanoglu gibi Kadi
Burhaneddin Ahmed ile dostça geçinmeye razi olur. Bununla beraber
Bâyezid ile Kadi Burhaneddin arasinda mücadele uzun süre devam
edecektir.
Bâyezid'in, halifeden sultan ünvanini almasi, onun Anadolu'daki Türkmen
beylikleri üzerine yapacagi seferleri bir mânâda mesrulastiriyordu. Bu, ayni
zamanda Anadolu birliginin saglanmasi için de gerekli idi.
Bâyezid, gerek bu hadiseden önce, gerekse sonra Anadolu isleri ile mesgul
olmaya baslar. Bu maksatla daha önce kendisine bagli olan, fakat sonradan
Kadi Burhaneddin tarafina geçmis bulunan Kastamonu'daki Çandaroglu
Süleyman Pasa'yi ortadan kaldirmak ister. Bir taraftan da Anadolu'da Kadi
Burhaneddin'e düsman olan beyleri ve özellikle Amasya'da hüküm süren
Haci Sadgeldioglu Emir Ahmed'i kendi tarafina çekmeye çalisir. 1391'de
Kastamonu üzerine gerçeklestirilen bu harekette Bâyezid, Kadi
Burhaneddin'in tarafsiz kalmasini ister. Fakat bu konuda ondan müsbet bir
cevap alamaz.
Ancak tam bu sirada Bâyezid, Eflâk voyvodasi Mirçe'nin daha önce
kendisine karsi yapilmis bir akinin intikamim almak üzere, Tuna'yi geçip
'Karin Ovasi (Karinâbâd)'ni yakip yiktigini ögrenince Kastamonu seferini
birakarak Rumeli'ye geçer. Arkus Ovasinda yapilan siddetli bir muharebede
voyvoda esir edilerek kendisinden agir bir fidye alinmis ve Osmanli
tabiiyetini kabul ettikten sonra yine memleketine gönderilmisti. Ayni sene
hudud beyleri de büyük akinlar yapmislardi. Bu akinlar sonucunda
Bosna'ya girerek Naglazinze'ye kadar ilerlemislerdi.
Yukarida belirtilen hadiseden sonra tekrar Anadolu'ya dönen Bâyezid, Kadi
Burhaneddin'in, Candaroglu ile birlesmesine meydan vermeden tekrar
Kastamonu üzerine yürür. Fakat bu defa da mevsimin kis olmasindan dolayi
geri çekilmek zorunda kalir. Zira böyle bir mevsimde hareket üssünden uzak
bir mintikada, düsman ülkesinde kalmak dogru bir hareket olmazdi. Bu
sebepten dolayi Bâyezid, tekrar Bursa'ya döner. Nihayet 794 (1392)
ilkbaharinda Kastamonu bölgesine giren Bâyezid, Candaroglu Süleyman
Pasa'nin ölümü ile sonuçlanan savasta, beyligin Kastamonu kolunu ortadan
kaldirir. Bununla beraber Süleyman Pasa'nin kardesi olan ve Sinop'ta
hüküm süren Isfendiyar Çelebi, Osmanlilarla dost geçindigi için kendisine
dokunulmadigi gibi Sinop'ta ayni sekilde kalmasina müsaade edildi.
Bâyezid'in, Kastamonu'yu ilhak etmesi ve Osmancik'i kusatmasi üzerine bir
kismi açiktan açiga, bir kismi da istemeyerek Kadi Burhaneddin'e bagli
görünen Kelkit, Yesilirmak ve Canik bölgelerindeki beylerin, birer birer
Osmanlilara iltihak ettikleri görülür. Bu vaziyet, Osmanlilar ile Kadi
Burhaneddin Ahmed arasindaki münasebetleri oldukça gergin bir safhaya
soktu. Iki tarafin öncü kuvvetleri arasinda Çorumlu sahrasinda meydana
gelen savasta Osmanli askeri bozguna ugrayarak geri çekilmek zorunda
kalir. Bu savasta, Bâyezid'in, Karesi ve Saruhan sancaklari valisi bulunan
büyük oglu Ertugrul öldürülmüstü. Bu galibiyet, Anadolu'da Kadi
Burhaneddin'in söhretini bir kat daha artirdi. Hatta Kadi Burhaneddin,
psikolojik etkisinden istifade ile Bâyezid'in Rumeli isleri ile mesgul oldugu
ani, firsat bilerek Amasya'yi kusatma altina alir. Fakat mevsimin kis olmasi
ve muhtemel bir Osmanli taarruzundan çekindiginden Tokat'a döner. Bu
arada Osmanli kuvvetlerinin büyük bir ordu ile Amasya üzerine dogru
geldikleri haberini alinca açik bir sahrada onlarla karsilasmamak için
Sivas'a çekilir. Böylece Amasya Osmanli idaresine girer. Sancak beyligine de
Bâyezid'in oglu Mehmed Çelebi tayin edilir(1393).
Bu hareket üzerine Taceddinogullari, Tasan oglu ve Bafra emiri, Sultan
Bâyezid'e bagliliklarini bildirerek onun idaresine girdiklerini kabul ederler.
Süleyman Pasa'nin, Bâyezid ile yapilan harpte öldürülmesinden sonra Kadi
Burhaneddin'e iltica eden 500 kadar Kastamonu atlisi da Taceddinogullan
ve dolayisiyla Osmanlilar tarafina geçmis oluyordu. Bu arada Karaman oglu
Alaeddin Ali Bey, Kadi Burhaneddin'e elçi gönderip Amasya'nin Osmanlilarin
eline geçmesinden dolayi taziyetlerini bildirmek ve müsterek düsmanlari
olan Bâyezid'e karsi birlikte tedbir almak ve görüs ahs verisinde bulunmak
üzere kendisini Nigde'ye davet etti. Alaeddin Ali Bey ile görüsüp birlesmek
üzere Sivas'tan hareket eden Kadi Burhaneddin, Karaman oglu ile anlasmak
söyle dursun, büsbütün bozusup harbe tutusurlar. Aralarindaki
düsmanligin gittikçe büyümesi her ikisinin de zayiflamasina ve rakipleri olan
Bâyezid'in daha fazla kuvvetlenip Anadolu'daki kuvvetini daha
saglamlastirmasina sebep oldu. Rakiplerinin arasinda meydana gelen
anlasmazligi gören Bâyezid, artik kendisinin Anadolu'da durmasina gerek
kalmadigini anlayarak yeniden Rumeli'deki faaliyetlerine baslar.
Sultan Bâyezid'in bu dönemdeki faaliyetlerini inceleyen Mükrimin Halil
Yinanç, kaynaklarin verdigi bilgilere dayanarak söyle der:
"1393 senesi Nisaninda Venedik Senatosu, Türklere karsi birlikte harp
etmek üzere Macar Krali ile bir antlasma yapmaya karar vermis ve Macar
Kralini harbe tesvik etmeye baslamisti. Diger taraftan uzun zamandan beri
Istanbul'da kusatilmis olan Imparator Manuel, Hiristiyan devletlere
müracaat ediyordu."
"Macar Kralinin, Tuna kenarina gelmis olmasi ve Bulgarlarin bunlarla
birlesme ihtimali, Bâyezid'i endiselendirdiginden Bulgar kralliginin son
kisminin da ortadan kaldirilmasina karar verir. Bunun için büyük oglu
Süleyman komutasinda bir ordu gönderdi. Bu ordu, Bulgarlarin payitahti
olan Tirnova'yi uzun ve siddetli bir muhasaradan sonra feth etti. Daha sonra
Tuna sahilinde birer müstahkem mevki olan Silistre, Nigbolu ve Vidin zapt
olundu. Nigbolu'ya kapanan Bulgar Krali Sisman, oglu Aleksandr ile birlikte
esir edildi. Rivayete göre kral öldürülmüs, oglu da Müslüman olarak
Bâyezid'in maiyetine girmistir. Macar Krali Sigismond, Bulgar ülkesinin
Türkler tarafindan alinmasi üzerine Hiristiyan devletlere müracaat etmis ve
Türklere karsi müsterek bir Haçli hareketi yapilmasi için papayi tesvik
etmisti."
Yorum Gönder
Yorumularınız Bizim İçin Önemli , Yorum Bırakmayı Unutmayın...