Reklam Alanı

SULTAN MURAD'IN ŞAHSİYETİ

SULTAN MURAD'IN SAHSIYETI
Tarihler, Osmanli padisahlari içinde, Murad ismini tasiyanlarin ilki olan Sultan
Murad'i, orta boylu, yuvarlak yüzlü, sahin bakisli, koç burunlu, seyrek disli, uzun
boyunlu, iri parmakli, sen ve yakisikli bir padisah olarak tasvir ederler.
Dahi bir asker ve devlet adami olan Sultan Murad, bütün hareketlerinde belli bir
plân çerçevesinde hareket etmis, son anina kadar kabiliyet ve dehasindan bir sey
kayb etmemistir. Azim ve idare kudreti, iyilik severligi, tebeasina karsi merhametli
olusu ve ordusunda inzibatli, verdigi emrin yapilmasini isteyen ve bunlari takib
eden bir hükümdardi. Bütün tarihler onun bu özelliklerinde birlesirler. Nesrî bu
konuda sunlari söyler:
"Bu Gazi Murad Han dahi, atasi gibi sahib-i hayr idi. Adil ve kâmil, din perver,
adalet yayici, âli himmet, kesiru'l-menfaat (menfaat saglamasi çok), fakir dost, garip
oksayici, düskünlere yardimci, rey ve tedbir sahibi, pehlivan, cesur ve yigit idi.
Bütün ömrünü gazaya sarf etmistir. Bunun ettigi gazayi Osman'in neslinden hiç bir
padisah etmedi. Himmet ve cömertlik sahibi idi ki kapisina gelen hiç kimse mahrum
gitmezdi."
Sultan Murad'in sahsiyetinin azametinde ve Türk tarihi bakimindan oynadigi rolün
ehemmiyetinde, Osmanli tarihçileri oldugu gibi yabanci tarihçiler de mütefiktirler.
Nitekim, Osmanlilari sevmemekle birlikte Sultan Murad'in vasiflarini ortaya
koymaktan da kendini alamayan Gibbons, onun hakkinda su degerlendirmeyi yapar:
"Otuz sene kadar bir müddet Murad, zamaninin hiç bir devlet adami tarafindan
üstüne çikilamayan bir kiyâset ile Osmanlilarin mukadderatini sevk ve idare
etmistir. Fâtih ve Kanunî hakkinda çok sey bildigimiz için Murad, Osmanli sultanlari
içinde kendine layik olan yere geçememistir. Onun hayati esnasinda meydana gelen
inkilablar, bütün tarihin en hayret veren olaylarindan biridir. Onun fetihleri
1878'deki Berlin antlasmasina kadar bes asir devam etmistir. Kendisinin harb
hususundaki cevvaliyet ve gayreti, babasininki gibi idi. Fakat babasinin tahayyül
ettiginden daha genis bir icraat sahasina yayilmis oldugu için daha müskül
vaziyetlere maruz kaldigi halde gevsemedi. Emrindeki komutan-valilerin hiç birisi
ile arasinda bir anlasmazlik olmadi. Rumlara karsi muamelesi, onlarin seciyesini
tayinde mükemmel bir feraseti oldugunu gösteriyor. Bizans Kilisesi erbabi
nazarinda, bir kâfir ve Isa'nin düsmani idiyse de, onlara Papalardan daha iyi
muamele etmekle teveccüh ve muhabbetlerini kazanmistir. Hem irkî, hem de dinî
mahiyette olan temsil mes'elesinde kazandigi tam muvaffakiyetin en parlak delilini
görmek için Ortodoks Patriginin 1385'te Papa VI. Urben'e yazdigi mektuptan daha
iyi bir vesika olamaz. Bunda Patrik, Sultan Murad'in kiliseye hareketlerinde tam bir
serbestî verdigini söyler." dedikten sonra "Osman, etrafina bir irk toplamistir. Orhan
bir devlet kurmustur. Imparatorlugu kuran ise Murad olmustur." der.
Bizansli tarihçi Chalcondyle ise onun hakkinda sunlari söyler:
"Murad, hayatinda pek çok tehlikeler atlatmis ve pek çok hayir isleri görmüstür.
Rumeli ve Anadolu'da 37'den fazla büyük ve mesakkatli harbi idare ederek
hepsinden galip ve muzaffer olarak ayrilmistir. Düsmana muharebe meydanini
biraktigi ve arka çevirdigi asla görülmemistir. Isleri güzel bir sekilde tanzim ile,
münasib vakti geldiginde menfaatlerini koruyup yerine getirmekte mahirdi.
Muharebede çok cesurdu. Sasirip telas göstermezdi. Askerini istirahat ettirdigi
zaman kendisi av ile vakit geçirir, dinlenmek nedir bilmezdi. Gençliginde oldugu
gibi ihtiyarliginda da çaliskan, enerjik ve sertti. Her seyden önce iyice düsünür,
maksat ve meramina ermek için hiç bir seyi ihmal etmez ve unutmazdi. Kendisine
boyun egip itaat eden bütün milletlere ve sarayindaki efrada yumusaklikla muamele
ederdi. Yeri geldigi ve gerektigi zaman mükâfatlandirmaktan geri kalmazdi. Herkesi
adi ile çagirmak adeti idi. Harbe girilecegi zaman askerini münasib nutuklarla
cesaretlendirir, yapilan en küçük hataya tekrar etmemesi için göz yummadan
müsebbibini cezalandirirdi. Verdigi sözü tutan hükümdarlardandi. Aleyhinde
dolaplar döndürmek isteyenler elinden kurtulamazlardi."
Hammer, Sultan Murad'in dahiyâne denilebilecek faaliyetlerini belirttikten sonra
"adaleti ve gerektiginde siddeti cihetiyle halki, kendisini hem sever hem de korkardi.
Ser'î kanunlari itina ile muhafaza eylediginden, kurmakta oldugu devlete, o
kanunlari te'kid ve te'yid edecek gayretlerin hiç birinde kusur etmezdi." der.

Sende Yorum Yap

Yorumularınız Bizim İçin Önemli , Yorum Bırakmayı Unutmayın...

Daha yeni Daha eski