Reklam Alanı

EDİRNE'NİN FETHİ

Osmanli fethinden önce küçük bir sehir olan ve günümüzde
"Kaleiçi" denilen sinirla çevrili bölgeden ibaret olan Edirne,
Balkanlara geçip orada tutunmak ve hakimiyet kurmak için
stratejik önemi haiz olan bir sehirdi. Bizans Imparatorlugu'na bagli
idi.
Süleyman Pasa'dan sonra Rumeli'nin ikinci fatihi diyebilecegimiz
Sultan I. Murad, bu sehrin askerî önemini anlamisti. Bunun için de
Edirne'yi feth etmeyi kendisine hedef olarak seçmisti. Ankara'nin
yeniden alinmasindan sonra artik sira Edirne'ye geliyordu.
Kaynaklardan büyük bir kisminin, Sultan Murad'in, babasini
müteakip Osmanli tahtina geçmesinden sonra feth edildigini
bildirdigi Edirne'nin zapti, Osmanlilarin Avrupa'ya kesin bir sekilde
yerlesmeye çalistiklarinin isareti idi.
Sultan Murad, Ankara'dan döndükten sonra Trakya'ya geçip
faaliyetlere baslar. Gerçi Osmanlilar, Imparator Kantakuzenos'a
defalarca yardima geldikleri zaman, gerek Edirne'nin, gerekse bütün
bir bölgenin ehemmiyetini anladiklari gibi ulasim ve stratejisini de
anlamislardi. Bundan dolayi Edirne'nin gerisini emniyet altinda
bulundurmak ve Istanbul tarafindan gelebilecek bir Bizans
taarruzuna mani olmak için Tzurulon denilen ve daha önce alinip
sonradan elden çikmis bulunan Çorlu'nun alinmasi gerekiyordu.
Buraya hücum eden Osmanli birlikleri, kisa zamanda burayi tekrar
alip surlarini yiktilar. Buradan piskoposluk merkezi olan ve
Arkadiopolis denilen Lüleburgaz'a geçtiler. Burayi da kisa bir
zamanda ele geçiren Osmanlilar, buranin surlarini da yiktilar.
Lüleburgaz'in zaptindan hemen sonra Anadolu'dan göçmenler nakl
edilerek buraya yerlestirildi. Bu, Büyük Selçuklularin Anadolu'daki
yerlesme siyasetlerinin bir benzeri idi. Böylece Osmanlilar'in
Trakya'yi da Islâmlastirmaya yönelik gerçek maksatlari ortaya
çikmis oluyordu.
Bizans tarihinden bahs eden Dukas, Sultan Murad'in Trakya'daki
faaliyetlerinden bahs ederken söyle der:
"Ayni sene zarfinda, Türk basbugu Orhan dahi vefat ederek,
beyligini oglu Murad'a terk eyledi. Murad Bey, Trakya sehirlerinden
birçoklarini hükmü altina aldiktan sonra, Edirne'yi muhasara etti.
Selanik'ten baska bütün Tesalya kitasini zapt etti. Bu suretle
Murad, Bizanslilara ait tekmil yerleri ele geçirdikten sonra Trivalya
(Tuna nehri ile Bati Trakya arasinda kalan bölge)'ya geldi.
Görüldügü gibi Sultan Murad, Edirne yolu üzerinde bulunan ve
daha önce düsman eline geçmis olan Çorlu ile Lüleburgazi aldiktan
sonra Edirne üzerine yürüyüp orayi feth etti. Bu arada Bizans'in
daha önce geri almis oldugu Malkara, Kesan ve Ipsala, Gazi Evrenos
Bey tarafindan tekrar zapt edilip Osmanli idaresine katildi. Haci
Ilbeyi ise Enez Körfezi üzerinde ve Meriç'in batisinda bulunan
Dedeagaci (Megri-Makri) kasaba ve limanini aldi. Buradan da
Kuzeye dogru Meriç'i takib etmek suretiyle Didimatihon denilen
Dimetoka'yi zapt etmisti.
Evrenos ve Haci Ilbeyi, yukarida belirtilen yerleri elde ettikleri sirada
bütün komutanlarin davetiyle Lüleburgaz mevkiinde toplanan bir
harp meclisinde, verilen karar üzerine beylerbeyi Lala Sahin Pasa
büyük bir kuvvetle Edirne üzerine sevk edildi. Bulgarlarin, Rumlara
yardim etmeleri ihtimaline karsi sag koldan Karadeniz sahiline
dogru ilerleyen bir kisim kuvvetler, Kirklareli'ni isgal; Serez ve
Drama taraflarinda bulunan Sirplarin da müdahale edebilecekleri
düsünülerek sol kola memur edilmis olan Evrenos kuvvetleri de
Dimetoka'nin batisina dogru sevkedilerek savunma tertibati alindi.
Nihayet Babaeski ile Pinarhisar arasinda Sazlidere mevkiine kadar
gelmis olan Rum ve Bulgar kuvvetleri ile yapilan kesin bir meydan
muharebesi sonunda düsman bozuldu. Bunun sonucunda da
Edirne zapt edildi (764 H. / 1363 M.). Edirne'de bulunan Rum
komutan ise Meriç nehrinin kabarmasindan istifade ile bir gece,
maiyetinin bir kismi ile bir kayiga atlayip Enez'e kadar inerek
oradan da Sirp ülkesine kaçmaya muvaffak oldu.
Sultan Murad, Edirne vaziyetini yoluna koyduktan sonra Beylerbeyi
Lala Sahin Paça'yi burada birakarak kendisi Dimetoka'ya gitti. Bir
müddet için orasini kendisine karargah yapti. Orada bir cami ile
kendisine bir saray yaptirdi.
Sultan Murad, bununla yetinmeyerek faaliyetlerine devam etti. O,
Lala Sahin'i kuzeyde Filibe ve Zagra taraflarina sevk ettigi gibi
Evrenos Beyi de Bati Trakya'nin fethine (Gümülcine) memur etti.
Lala Sahin Pasa pirinç ziraatiyle meshur olan Filibe (Plovdiv)'i
muhasara etti. Bu kusatmaya dayanamayacagini anlayan kale
muhafizi teslim olarak ailesiyle birlikte Sirbistan'a gitti. Evrenos Bey
de Gümülcine ile o havalide bazi yerleri aldi. Edirne'den sonra
Filibe'nin de alinmasiyla Bizans, Bulgar ve Makedonya'daki
Sirplarin birbirleri ile olan irtibatlari kesilmis oluyordu. Böylece
Bizans, tamamiyla Osmanlilarca çevrilmis bulunuyordu.
Dogu Trakya'da yayilmakta olan Müslüman Türklerin bu
yayilmasini önlemek için 1361 Temmuzunda Imparator Besinci
Ioannis ile Venedikliler arasinda bir antlasma yapilmissa da bir
fayda temin edilemedi. Çünkü Osmanlilar, mütemadiyen
Anadolu'dan göçmen naklederek sahilleri de siki sikiya ellerinde
tuttuklarindan ayrica yerli halka karsi çok merhametli ve âdilane
bir idare tarzi uyguladiklarindan içerde de herhangi bir isyan
hareketine rastlanmiyordu. Bundan dolayi Bizans ile Venedikliler
arasindaki ittifaktan bir netice elde edilemedi. Bunun üzerine
imparator 1364'te Osmanli Devleti ile anlasarak mevcud vaziyeti
kabule mecbur olmustu. Böylece Bizanslilar açisindan Osmanlilarin
eline geçmis bulunan yerlerin tekrar alinmasi ümidi de ortadan
kalkmisti. Çünkü Imparator, Osmanlilarin aldiklari yerleri ne
kendisinin ne de Sirplarin geri almak için bir tesebbüste
bulunmayacaklarini garanti ediyordu.
Edirne ve Dogu Trakya'nin fethi, Osmanlilarin Avrupa'da kesin
olarak yerlestiklerini gösteren bir hadisedir. Bu, Anadolu Müslüman
Türk tarihi için oldugu kadar Balkanlar ve buna bagli olarak Avrupa
için de bir dönüm noktasi olmustur. Zira Osmanlilar sayesinde
Avrupa, dinî müsamaha, insana saygi ve hukuka riayet gibi
kavramlarla karsilasti ki, bunlari daha önce pek bildigi ve
uyguladigi söylenemez. Osmanli fütuhatinin manevî sebep ve
faktörlerinden bahsedilirken bu konuya daha detayli bir sekilde
temas edilecegini belirtmek gerekir.
Babasindan devr aldigi küçük beyligi iki misli büyüterek teskilatli
bir devlet haline getiren Orhan Bey, 1362 yilinda vefat etti. Onun
vefati esnasinda devletin sinirlari 95.000 km2
'ye çikmisti

Sende Yorum Yap

Yorumularınız Bizim İçin Önemli , Yorum Bırakmayı Unutmayın...

Daha yeni Daha eski