Reklam Alanı

VARNA SAVAŞI


VARNA SAVAŞI

Kutsal kitaplari olan Incil üzerine yemin etseler bile kendilerine göre "dinsiz olan
Müslümanlar" söz konusu olunca bu yeminin geçerli sayilmayacagi anlayisini gelenek haline
getiren Hiristiyanlar, Varna Savasi ile bu geleneklerini devam ettirmis görünmektedirler. Zira
Osmanlilar ile Hiristiyan müttefikler arasinda imzalanan baris antlasmasi, daha mürekkebi
kurumadan bu müttefikler tarafindan bozulmustu.
Sultan Ikinci Murad ile Macaristan ve Lehistan Krali Vladislas arasinda 10 yil için yapilan
mütareke, alti hafta geçmeden bozuldu. Incil üzerine yapilan yeminden henüz 10 gün
geçmemisti ki, Papa'nin vekili Kardinal Julien Sezarini, kral ile krallik meclisi üyelerine,
Osmanlilarla imzalanmis olan antlasmanin bozulmasi ve Eylül'ün ilk günü Orsova'nin
kusatilmasi için ekanim-i selâse (Teslis, üçlü ilâh sistemi) ve Hz. Meryem ile azizlerden Etyen
ve Ladislas üzerine yemin ettirir.
Hiristiyan dünyasini böyle bir antlasmayi bozmaya yönelten firsat, Sultan Murad gibi
tecrübeli bir hükümdarin hükümdarliktan çekilerek, devletin basina çocuk yasta bir kimsenin
getirilmesi idi. Bu saltanat degisikligi, Türklerin, Balkanlar'dan atilmasi için uygun ve
kaçirilmaz bir firsatti. Bu firsatin degerlendirilmesi gerekiyordu. Bunun için de, yapilan
yeminin hiç bir mânâ ifade etmeyecegi, bizzat din adamlari tarafindan belirtilmeliydi. Nitekim
bu da yapildi. Bu arada Karamanoglu Ibrahim Bey fiilen bir sey yapamiyorsa da vaziyetin
müsaid oldugunu müttefiklere bildirmesi, Bizans Imparatorunun Papa'yi tesvik etmesi ve
sarayinda bulunan Osmanli hanedanina mensup sehzade Orhan'i (Çelebi Sultan Mehmed'in
oglu) Çatalca taraflarina salivererek saltanat iddiasiyla onu ortaya çikarmasi, durumu nazik
bir safhaya sokmustu. Çünkü Osmanli yönetimi böyle bir sey beklemiyordu. Zira yapilan
antlasma, bagli kalinmasi gereken bir yemindi. 

Kime karsi ve hangi sartlarla olursa olsun
bozulmamasi gerekirdi. Fakat Haçli ordusu yeminine bagli kalmadigi için böyle bir savas
vuku bulmustu. Dukas'in ifadesine göre antlasmanin bozulmasini anlamakta güçlük çeken
Sultan Murad, Hammer'in de belirttigi gibi, savas esnasinda "düsmanlarin hainliklerini kendi
askerlerine göstermek istiyormus ve yemininden dönenleri cezalandiran Cenâb-i Hakk'in,
himayesini bekliyormus gibi, Hiristiyanlarin bozmus olduklari antlasmayi, hendegin kenarina
dikilen bir mizragin ucuna astirmisti."
Türkleri bütünüyle Balkanlar'dan uzaklastirmak için gereken tedbirlere bas vuran Papa,
Anadolu'daki Türklerin Rumeli'ye geçmelerini önlemek için Çanakkale Bogazini kapatmak
üzere Kardinal Françesco Gondolmieri komutasindaki donanmadan da uygun mektuplar
aliyordu. Bu da savasin yeniden baslamasi için bir firsatti.
Papanin, donanma komutani olan Kardinal Françesco Gondolmieri, Anadolu'dan Rumeli'ye
kuvvet geçirilmeyecegini temin ediyordu. Bu vaziyet karsisinda artik Türklerin isi bitiriliyor
ve Balkanlardan çikarilacaklarina kesin gözle bakiliyordu. Haçlilarin, basarili komutani Jan
Hunyad'm, Türklerden alinacak Bulgaristan'a kral olacagi da vaad ediliyordu. Böylece,
baslangiçta antlasmayi bozmanin ve yeniden Osmanlilarla bir harbe girmenin taraftan
olmayan Jan Hunyad, fikrinden caydirilmis oluyordu.
Edime-Segedin muahedesinin bozulmasi üzerine, Macar, Bohemya, Eflâk, Hirvat, Polonya ve
Alman milletleri ile Papa taraftarlari da dahil olmak üzere büyük bir ittifak kurulmustu.
Gizlice donanma vermek suretiyle Venedikliler de bu ittifaka dahil olmuslardi. Osmanlilar'in
üst üste maglubiyetleri, Venedikliler'i parsayi toplamak ümidine kaptirmisti. Sayet Osmanlilar
maglub olurlarsa ki buna kesin gözü ile bakiliyordu Gelibolu, Selânik ve Karadeniz
sahilindeki bazi yerler, bunlara verilecekti. Bununla beraber Venedikliler, Papa'ya verdikleri
gemilerine kendi bayraklarini degil, Papalik ve Burgondiya bayraklarini çekmislerdi. Böylece
güya Osmanlilar'a karsi tarafsiz kaldiklarini göstereceklerdi. Osmanlilar'a vergi veren Raguza
(Dubrovnik) Cumhuriyeti de Macarlarla birlikte hareket ederek harbin sonundaki taksimde
Avlonya ile Kanina'yi almak istiyordu. Bizans Imparatoru, müttefiklerin galibiyetinden
istifade edecegini ümid etmekle beraber, Osmanlilar'dan çekindigi için sureta pek istekli
görünmüyordu. Bununla beraber Imparator VIII. Ioannis, Macar Krali ve diger hiristiyanlara
bas vurup Karamanoglu'nun isyanindan dolayi müttefiklerin acele sefere çikmalarini istemisti.
Bu siralarda akd edilen Edirne muahedesi üzerine, 30 Temmuz 1444 tarihli ikinci bir
mektupla Türklerin çok zor durumda olduklarini bildirerek bir an önce harbe baslanmasini
israrla tavsiye ediyordu. Bu hareketi ile harbe girmeden ve burnu kanamadan bir hisse almak
istiyordu.
Muahedenin bozulmasindan sonra derhal taarruza geçilmedi. Böylece bir açikgözlük veya hile
daha yapiliyordu. Zira, muahedenin bozulmus oldugundan haberi olmayan Osmanlilar'in,
antlasma geregince Sirplara terk edecekleri yerlerin verilmesi bekleniyordu. Gerçekten de
muahedeye bagli olan Osmanlilar, antlasma geregi Sirplardan aldiklari yerleri geri verdiler.
Ancak bundan sonra Eylül ayinda Birlesik Haçli ordusunun taarruzu baslayacakti.
Müttefikler, baslarinda Kral Vladislas oldugu halde harbe girmeyen Sirp despotunun
(muahededeki yeminini bozmayacagini söyleyen Sirp despotu, Osmanli Devleti'ni de
durumdan haberdar etmisti) topraklarina girmeyerek Orsova'dan Tuna nehrine geçip Vidin'e
gelirler. Burayi yaktiktan sonra Nigbolu'da Eflâk voyvodasi Vlad Drakul'un kuvvetleri ile
birleserek Tuna boyunca yürüyüp Sumnu'ya ulasirlar. Geçtikleri yerlerde müdafaasiz köyleri
ve hatta kiliseleri yagmalayarak Sumnu'yu aldiktan sonra Pravadi yolu ile Vama önünde
belirdiler. Osmanlilarin, Tuna nehrinde isletilmek üzere Kamçik nehri agzinda yaptiklari
yirmi sekiz nehir gemisi de, bu kuvvetler tarafindan yakilir.
18-22 Eylül'de Tuna'yi asip Varna yakinlarina gelen bu güçlü ordunun meydana geçirecegi
tehlikeden endiseye düsen Osmanli devlet ricali, durumun vahemetini kavradiklarindan basta
vezir-i a'zam Çandarli Halil Pasa olmak üzere diger devlet adamlarinin telkini ile II. Mehmed,
babasini baskomutan olmak üzere Edirne'ye davet eder. Cebe Ali (Veya Kassaboglu Mahmud
Bey), tehlikenin büyüklügünü anlatmak üzere Sultan Murad'a gönderilir. Cebe Ali'nin tesirli
konusmasi üzerine Murad Bey, yaninda kirk bin Anadolu askeri ile Edirne'ye dogru yola
çikar. Bu esnada Çanakkale Bogazi Haçli donanmasi tarafindan tutuldugu için oradan
Rumeli'ye geçme imkâni bulamaz. Sultan Murad, düsmani sasirtmak için küçük bir kuvvet
gönderip kendisi sür'atle Istanbul Bogazina gelip Güzelcehisar (Anadolu Hisari)'dan
Rumeli'ye geçer. Koordineli bir sekilde hareket eden Osmanli birliklerinden biri bogazin
Anadolu tarafina geldigi zaman Veziri A'zam Halil Pasa komutasindaki bir diger birlik,
toplarla Anadolu Hisari'nin karsisina gelip geçis için gerekli emniyet tedbirleri almisti. Her bir
nefer için bir duka altin verilmek suretiyle Ceneviz gemileri ile karsi sahile geçen Osmanli
ordusunun geçis haberi, düsman birlikleri arasinda telasa sebep olur. Sultan Murad'in, bogaz
geçisini engellemek isteyen iki Bizans gemisinden biri, topla batirilirken digeri yarali olarak
kaçip kurtulur.
Sür'atle Edirne'ye gelen Murad, oglu Mehmed ve vezir-i a'zami orada birakarak ordu
komutani sifatiyla Varna önlerine gelmis olan Haçlilar üzerine gider.
Murad Bey, Varna önlerine geldigi sirada düsmanin ileri hareketini yakindan takib eden
Rumeli Beylerbeyi Sehabeddin Pasa, esas orduya katilir. Harp düzenine göre Osmanli
ordusunun sag kolunda Anadolu Beylerbeyi Karaca, sol kolunda da Rumeli Beylerbeyi
Hadim Sehabeddin Pasalar (bazi kayitlarda sol kolunda Turahan Bey bulunmustur)
bulunuyorlardi. Merkezde de bas komutan olarak II. Murad vardi. Daha önce de temas
edildigi gibi merkez cephesinin önüne bir mizrak ucuna takilmis olarak Segedin
muahedenhamesi dikilmisti. Ordunun gerisi tahkim edilmediginden sarilma tehlikesi vardi.
Merkezde yeniçerilerin önünde kaziklarla korunmus bir hendek bulunuyordu.
Müttefiklerin, Ulahlar ve bes bölük Macar'dan meydana gelen sol kanadi, Varna batakliklari
ile muhafaza altina alinmisti. Sag kol ise açik ovaya ve sehre dogru düsmüstü. Burasi açik ve
tehdide mamz oldugundan Macar kuvvetleri tamamen burada toplanmislardi. Siyah bayraklari
altinda Kardinal Jülyen Sezarini komutasindaki kuvvetler bu kolda idiler. Kral Vladislas,
merkezde Sen Jorj sancagi altinda bulunup elli süvari ile koruma altina alinmisti. Baskomutan
Hunyad ise hemen hemen her tarafta görülüyordu.
Her iki tarafin sahip oldugu insan gücü, kesin olarak belli degilse de düsman kuvvetlerinin
Türk kuvvetlerinden daha fazla oldugu bir gerçektir. 28 Receb 848 (10 Kasim 1444) Sen
Marten yortusuna tesadüf eden Sali günü baslayan Varna Savasi, Haçlilarca ugurlu sayilan bir
günde oldugu için sevince sebep olmustu. Bununla beraber, Hiristiyanlari büyük bir korkuya
sevk eden bir hadisenin de cereyan ettigini belirtmek gerekir. O anda patlak veren siddetli bir
kasirga, kralinki hariç olmak üzere Haçli ordusundaki bütün bayraklari savurup atmisti.
Muharebe baslar baslamaz Jan Hunyad, Osmanli ordusunun Karacabey komutasindaki sag
koluna hücum ederek püskürtür. Sol kola yüklenen Eflâk kuvvetleri ise bu kolu bozguna
ugratirlar. Hatta yandan padisahin bulundugu ordu merkezine dogru yürüdülerse de sonradan
püskürtülürler. Ordunun gensinin iyice tahkim edilmemesinden dolayi (burada agirliklar ve
develer bulunuyordu) bu kisim da tehdid altinda idi. 

Sag ve sol kollar dagilmis olduklarindan
ordu merkezinde yalniz hükümdar, maiyeti ve kapikulu askerleri kalmisti. Fakat Sultan Murad
telas göstermeyerek yerinde duruyor ve komutayi birakmiyordu.
Osmanli ordusunun sag ve sol kanatlarinin bozuldugunu gören Macaristan krali Ladislas,
kendini tutamayarak heyecana kapilir ve Polonya kuvvetleri ile birlikte Osmanli ordusu
merkezine ve padisahin üzerine hücum ederek sancaklarin bulundugu yere kadar gelir.
Hükümdarlarinin büyük bir tehlikeye maruz kalacagini gören yeniçeriler, büyük bir gayretle
savasip merkezden içeriye giren düsman kuvvetlerini çevirirler. Tam bu esnada Timurtas adli
bir yeniçeri, kralin atinin ayagina bir balta vurarak onu ati ile birlikte yere düsürür. Kralin
düstügünü gören Koca Hizir adinda bir yayabasi (Yeniçeri bölük komutani), hemen kosup
kralin basini keser. Kesilen basi bir mizragin ucuna takip yüksek sesle baginp kralin öldügünü
söyleyince Polonya kuvvetleri dagilip kaçmaya baglarlar. Büyük bir kismi da kaçamayarak
öldürülür. Bu sirada Osmanlilar'in sol kolunu çevirmekte olan Jan Hunyad, sür'atle yetiserek
vaziyeti düzeltmeye çalisip, "biz, kral için degil, dinimiz için vurusmaya geldik" dediyse de
basarili olamaz. Kralin öldügünü duyan Osmanli birliklerinin daha bir azimle geri
döndüklerini görünce toplayabildigi kadar askeri ile kaçmaya baçlar.
Varna muharebesinde Anadolu Beylerbeyi Karaca Pasa ile Kara Timurtas Pasa'nin torunu
Umur Bey'in oglu Osman Bey sehid olmuslardi. Düsman ordusunda ise Kral Ladislas ve
muahedenin bozulmasinda birinci derecede rol oynayan Kardinal Julyen Sezarini ölmüslerdi.
Bazi kaynaklarda (Sahavî, et-Tibru'l-Mesbûk fî Zeyli's-Süluk, Ayasafya Ktb., nr. 3113, s.
191) Osmanlilarin bu savasta on bin kadar sehid verdikleri belirtilmektedir. Düsmanin telefati
ise bundan daha fazla idi.
Sultan Murad, kazandigi bu önemli zaferden sonra, güvendigi adamlarindan biri olan Azeb
Bey'le savas alanini gezip düsman ölülerini görünce:
— Sasilacak sey degil mi? Bütün bu delikanlilar arasinda bir tane ihtiyar yok, der. Bu söz
üzerine Azeb Bey ona su cevabi verir:
— Eger aralarinda yaslica bir kimse olsaydi, böyle delice bir harekette bulunmazlardi."
Osmanlilar, bu savaçta külliyetli miktarda savas ganimeti elde ettiler. Degerli esya ile dolu
ikiyüz elli araba, galip gelen Osmanlilar'in eline geçmisti. Bu da gerçekten büyük bir ganimet
idi.
Müslümanlarin, Avrupa'daki varliklarinin devam edip etmemesi bakimindan bir dönüm
noktasi olan Varna savasindan sonra, zaferi müjdelemek üzere belli basli sehirlerin kadilarina
ve Islâm hükümdarlarina fetihnâmeler gönderildi. Sultan Murad, bu savasta esir alinan
düsman askerlerinden bir kismini ve nasil demirden adamlari yendigini daha iyi anlatabilmek
için Macar asilzâdelerinin giydigi zirhlarla donatilmis yirmi bes esiri, Misir Sultani Melik
Zahir Çakmak'a gönderdi.
II. Murad, bozulmasin diye bal içinde muhafaza edilen kralin basini zaferinin bir nisanesi
olarak Bursa valisi Cebe Ali'ye göndermisti. Bursa halki, kalabalik bir topluluk halinde bu
zafer nisanesini karsilamaya çikar. Nilüfer suyunda yikanan bu bas, bir mizrak ucunda
sokaklarda dolastirildi. Böylece, daha önceki savaslarda meydana gelen maglubiyetler
yüzünden moralleri bozulmus olan halka moral verilmeye çalisilir
Murad Bey, savasi müteakip Edirne'ye dönünce vezirlerinin de istegi üzerine bir müddet daha
orada kalir. Zira tehlike henüz tam anlamiyla ortadan kalkmis degildi. Bir müddet sonra
tehlikenin tamamen kalktigini gören Murad Bey, oglunun mevkiini sarsmamak için, yaninda
Sarabdar Hamza Bey ile Iskender Pasa oldugu halde Manisa'ya çekilir. Manisa'daki ikameti
müddetince kendisine Saruhan, Aydin ve Mentese sancaklarinin geliri tahsis olunur. Âdeta,
tahttan ikinci bir feragat anlamina gelebilecek bu fedakârliga ragmen Murad Bey'in, Varna
galibi olarak büyük bir söhret kazandigi anlasilmaktadir.

Sende Yorum Yap

Yorumularınız Bizim İçin Önemli , Yorum Bırakmayı Unutmayın...

Daha yeni Daha eski